"Ölümlere sebep olan rüyalar üretiyordum,benim suçum buydu."
Dennis Nilsen 23 Kasım 1945'de İskoç anne Betty Whyte ve Norveçli baba Olav Morksheim'in biricik oğlu olarak dünyaya geliyor. Oğullarının böyle biri olacağını bilselerdi korunurlar mıydı orası tartışılır ama düşündüm de o yıllarda prezervatif yoktu sanırım.
Neyse, bakın bu katilimizi diğer katillerden ayıran bir diğer özelliği de çocukluğu. Normalde katillerin büyük bir kısmı hayvanlara işkence, pornoya ve şiddete merak eğilimi içinde ama Nilsen tam bir ana kuzusu! Şiddetten nefret ediyor ve hayvanlara işkence edenleri de kınıyor. O kadar uslu ki, herkes de seviyor bu çocuğu.
Ancak her katilin hayatında bir pürüz vardır. Kusursuz suç yoksa mükemmel geçmişi olan katil de yoktur. Nilsen'in babası Olav alkolik ve şiddete eğilimli bir adam. Karısını ve çocuğunu dövdüğü söylentileri var. Ancak bu durum dünya genelinde olan bir şey, diyeceksiniz bu mu katil yaptı şimdi adamı? Yok efendim, başka durumlarda var ama bu durumun da zihinde yarattığı psikolojiye değinmek istedim. Bir de 4-5 yaşlarındayken dedesinin gözünün önünde kaybetmesi de araştırmacılar tarafından ciddi travma olarak kabul edilir. Ama yine de Nilsen zor durumda olan insanlara yardım eden bir vakıfta gönüllü olarak çalışan ve çevresi tarafından sessiz, kibar, sakin olarak tanımlanan biri.
Gelelim asıl travmaya. Açıkçası ben dede ve baba olayından sonra içindeki öldürme dürtüsünü asıl tetikleyen şeyin 13 yaşında yaşadığı olayın olduğuna inananlardanım. Tanımadığı bir adam Nilsen'in göğsünün üzerine uzanarak yüzüne karşı mastürbasyon yapıyor ve yüzüne boşalıyor. Bu her yaşta insan için korkunç bir olayken o yaştaki bir erkek çocuğun gözünden bakarsanız oldukça ürkütücü.
Belkide yaşadığı bu olaydan dolayı bu kadar sessiz bir birey oldu, orası muamma. Ölü seviciliği ise bir askerle cinsel ilişkiye girip, ilişki sırasında ölü taklidi yapmasıyla ilk olarak ortaya çıkıyor.
Bir dönem kasap dükkanında çalışan Nilsen'nin daha sonradan kurbanlarını işinin verdiği psikolojiyle kurbanlık dana olarak görüp kestiğini düşünüyorum. Lakin tek fark yemek yerine klozote atmış, herhalde kestikten sonra etin görünümünden tadının pek de güzel olamayacağına karar verdi.
Kibar katilimiz Nilsen sürekli soyunup her yerini pudrayla beyaza boyadıktan sonra kendisini ölü hayal edip mastürbasyon yapıyor. Bu durum daha erken fark edilseydi belki birkaç kurban kurtulabilirdi diye düşünüyorum... Tabiki de bu durumdan nekrofili eğilimini anlamışsınızdır.
Bilmeyenler için belirteyim nekrofili ölü seviciliği demek. Yani ölülerle cinsel ilişkiden zevk alıyorlar.
İlk cinayetini- ya da bilinen ilk cinayetini- ilişkiye girdiği adamı öldürerek işliyor Nilsen. Ne kadar romantik di mi? Zavallı adam, sabah kahvaltısı, keyif sigarası falan beklerken kafasına gelen darbeyle yere yığılıyor sonra da küçücük bir kovanın içine kafası sokulunca boğuluyor. Yattığınız insanları iyi seçin beyler bayanlar, sabah sevişmesi beklerken kafanıza silah doğrultabilirler.
Sözde tecrübesiz ama planlanmış bir cinayet gibi bu. Evin parkelerini söküp adamı gömüyor. Yav hanginizin aklına gelir cesedi parkeyi çıkarmakla uğraşıp oraya gömmek? Ben olsam halıya sarar atarım uçurumdan aşağı. Büyük ihtimalle bende ölürüm çünkü ceset sen bir gerizekalısın deyip dirilir ve beni de yanında götürür.
Nilsen herhalde başkasını öldürmeye üşendi lakin gömdüğü cesedi iki gün sonra çıkarıyor ve küvette bir güzel yıkıyor, temizliyor. Ceset çürüyene kadar da ona baka baka mastürbasyon yapıyor.
Sonra 3 yıl boyunca hızını alamıyor 11 kişiyi öldürüyor. Cesetler uzun süre dayanmıyor diye böyle yapmıştır sanırım, sonuçta mastürbasyon yaptığın ceset bir süre sonra sıcakta unutulmuş et kıvamı alıp ortalığı terk edilmiş kasap yapıyor. Nilsen'in çeşitli şekillerle cesetleri saklayıp sırayla cinsel ilişkiye girdiği de oluyor. Tabi bir süre sonra cesetler sorun olmaya başlayınca kendi paçasını sıyırmak için yani koku ortalığa yayılmasın diye bahçede düzenli olarak lastik yakmaya başlıyor. Bir Tanrı'nın kulu da dememiş bu adam gerizekalı mı niye lastik alıp alıp yakıyor.
Evinde sökecek parke kalmadığından olsa gerek geceleri gizlice cesetlerin parçalarını yakmaya başladı. Tabi biri lastik biri et. Yerler mi ,yemezler... Koku bela olunca baş edemem deyip başka yere taşındı. Taşındığı yeni dairesi ona bereket getirdi, 3 kişiyi de burada öldürdü. Ancak burası apartman dairesi olunca haliyle sökemedi parkeleri, cesetleri parçalayıp parçalayıp attı tuvalete, çekti sifonu. Bunu da olmayan biyoloji bilgisine verelim, oysa 4 yaşındaki çocuk bile bilirdi o etin sifon çekilince sindirime uğramayacağnı, boruları tıkayacağını. Eh, borular tıkanınca tamirci çağrıldı haliyle. Fazla dışkıdan dolayı tıkanmış bir boruyla karşılaşmayı bekleyen zavallı tamirci çürümüş et parçaları ve insan kemikleriyle karşılaşınca haliyle uçarak polis teşkilatına haber verdi. O günden sonra adamcağız işi bile bırakmış olabilir.
Nilsen'in dairesine gelen polisler bir baktılar Nilsen evde ayin düzenliyor tek sorun bu ayinde tek başına olması. Tencerelerde haşlanan kafatasları mı dersiniz, koltuğa özenle yatırılan gövde parçaları mı, yatağın altındaki cesetler mi falan derken Nilsen baktı tek çare yerin yarılması ve içine girmek en iyisi teslim olayım dedi. Olay yerinde daha sorulmadan direkt 15 kişiyi öldürdüğünü söyleyen Nilsen tutaklandı. Nilsen'in zevkli fantezi dünyasını polisler malesef kusarak dinledi. Eh Nilsencim zevkler ve renkler tartışılmaz tabi. Nilsen büyük ihtimalle ilk defa kendisi gibi bir psikopatla karşılaşan polislere cesetleri temizleyip, sakladığını ve mastürbasyon yaptığını anlattı. Hatta bazılarını sterilize ettikten sonra mumyalayıp onlarla mutlu mesut yaşadığını ve defalarca cinsel ilişkiye girdiğini de anlattı. 1983 yılında sonuçlanan mahkeme sonucunda da ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi.
Nilsen'in lakabı ‘The Kindly Killer’ yani Müşfik Katil. Yazının başında da dediğim gibi Nilsen diğer katillerden ayrılan bir katil. Hayatında şiddete falan yer yok, hatta kurbanlarını da çok seviyor, özen gösteriyor. Yani bir süre sonra kafalarını düdüklü tencerede haşlayıp yahni yapsa da ve geri kalan vücudu parçalasa da herkesin sevme şekli farklıdır deyip bu konuyu kapatıyorum. Katillerini tamamen acısız bir şekilde öldüren Nilsen hiç öyle işkence gibi şeylerle uğraşmamıştır. Onun tek derdi cinsel anlamda kendini tatmin etmek ya da sevgili arayışı. Eh, nekrofili olunca çare diriyi öldürmekte. Oysa Ed Gein gibi mezarlıktan ceset kaçırıp da ilişkiye girebilirdi. Tekrar diyorum, üşendi herhalde.
Aşağıya birkaç Nilsen fotoğrafı bırakıp kapanışı yapayım. Bu arada kendisi hala hayatta, katilimizle konuşmak isterseniz mektup yollayabilirsiniz hücresine. Tamam, tamam daha fazla konuşmayacağım...
not: Bu yazıyı 2018 yılında yazmıştım adam bunu yazdıktan hemen sonra tak diye öldü...







0 Yorumlar