Albert Fish - este

Albert Fish



"Elektrikli sandalyede idam kararını duyunca daha önce tatmadığım bu zevki tadacağım için çok heyecanlandım!"

Hazır veganlarla siyasal islamcılar saç baş birbirine girmişken bir yamyamı tanıtma fikri kimden geldi? Tabiki de benden geldi. Bu kaostan yararlanıp insanları yiyen bir seri katiller tanıştıracağım sizi. Birçoğunuzun adını bir kez bile olsa duyduğu ve çocuk yemesiyle meşhur olan Albert Fish'den başkası değil elbette söz ettiğim kişi.

19 Mayıs 1870 yılında Ellen ve Randall çiftinin çocukları olarak dünyaya gözünü açan Albert eğer ilerde insan yiyeceği tahmin edilen bir bebek olsaydı büyük ihtimal annesinin karnına geri sokulurdu ama kahinlik o kadar ilerlemedi malesef. Babası Randall hayatını kaybedince annesi maddi imkansızlıklardan dolayı oğlunu 5 yaşındayken yetimhaneye göndermiş. 

2 sene boyunca burada kalan Albert her yaramazlığında yetimhanede ağır bir şekilde kırbaçlanırken ayrıca birçok cinsel istismara hem maruz hem de şahit olmuş. Böyle bir ortamda 2 sene geçiren bir insana gerekli destek verilmezse gelecekte neler olabileceğini tahmin etmek de zor bir şey değil aslında. Annesi oğlunu yanına alsa da tanı koyulamayan hastalığından dolayı daha 7 yaşındayken ağır baş ağrıları çekiyormuş katilimiz.

Ergenliğe geçiş döneminde cinselliği çok yanlış anlayan Albert ilk seksini telgrafçı bir erkek çocuğuyla yapmış. Hayır, homofobik değilim. Yanlış anlamaktan kastım biraz sonra anlatacaklarımdı. Erkek çocuklarını izleyip kendini tatmin eden Albert ayrıca haz almak için de idrar içip dışkı yemeye başlamış. Evladım... Cinsellik öyle bir şey değil, nasıl azabildin buna...

Tabi bu kadar seks delisi olunca duramamış yerinde bir erkek çocuğuna tecavüz girişiminde bulunurken son anda çocuğun annesi tarafından yakalanmış ve para cezasını çarptırılmış. Meh, adaletin tokmağı çoğu yerde işlemiyor işte. Tecavüz girişiminin bedeli sadece birkaç dolar mı cidden?

Oğlu lise döneminde tecavüzden tut hırsızlığa kadar birçok suça karışınca annesi evlen, düzgün bir yuva kur diye Albert'in kafasını ütüleyince katilimiz de tamam be sus allahın cezası kadın deyip kendisinden 10 yaş büyük bir kadınla evleniyor. Tamam diyalogları tam olarak böyle olmamış olabilir ama siz böyle hayal edin işte. Evlendikten sonra Albert 6 çocuk sahibi olmuş. Bakın adam o kadar yuva kurdu, 6 tane de çocuk yapmış yine de bir sürü kişiyi öldürecek ilerde. Demek ki neymiş evlilik bir boka yaramayan gereksiz bir kurummuş. Nişantaşı Üniversitesi yüzde yüz yirmi beş burslu psikoloji açık öğretim mezunu olarak tespitimizi yapalım dedik.

Çocuklarının masrafı için üstüne zimmetine para geçirince mapus yollarına düşmüş. Çocukları için hırsızlık yapan baba...Nesin be adam karizmanın öz evladı mı? 

Hapse girince aman allahım erkek cennetine düştüm deyip hazır karısı da dışardayken bol bol erkeklerle beraber oluyor. Burada kendine yeni cinsel fanteziler edinince hapisten çıktıktan sonra girdiği müze işinde balmumu heykeline tecavüz ediyor ve işten atılıyor.

-Daha önceki işinizden neden ayrıldınız?
+Heykele tecavüz ettim, büyütülecek bir şey değil işe alabilir misiniz beni?



Tabi sapkınlıkları burada bitiyor mu? Elbette hayır. Zihinsel engelli bir gencin penisini kesmeye çalışıyor ve geneleve gidip kendini kırbaçlattırıyor. Hatırlarsanız kaldığı yetimhanede sürekli kırbaçlandı. Bu eğilim çocukluğundan gelen travmasından olabilir. (bu sefer şaka yapmıyorum ciddiyim)

Kocası hapiste başkalarıyla takılırken karısı da boş durmamış olmalı ki pılını pırtını toplayıp başka bir adamla kaçmış ve Albert'i tehdit etmiş terk ederken de. Kadıncağız baktı bu adamdan gelecek hayır şeytandan gelsin, canımı kurtarayım dedi büyük ihtimal. Karısı tarafından terk edilen Albert adeta bir Ali Kaptan gibi bunalıma girmiş ve ağır  halüsinasyonlar görmeye başlamış. Ayy, yazık diye üzülmeyin biraz sonra ilk cinayetini işleyecek.

1910 yılında zihinsel engelli olan 19 yaşındaki Thomas Bedden ile seks partneri oluyor ve birçok sapkın fantezisini gerçekleştirip en yalın haliyle sert seks yapıyor. Ancak bu sert seks bile onu tatmin etmemiş olmalı ki önce ona tecavüz ediyor ve ardından onu katlediyor. Cinayetinin hemen ardından şehir değiştirdiği için dedektifler davayı ne yazık ki çözemiyor.

*Kısa bir bilgilendirme*
Düzenli bir seks partneriniz olsa bile onun rızası dışında onunla beraber olmanız tecavüze girer. Ama ben dün onunla seks yaptım bugün niye yapamıyorum diye bir savunma yok. Dün ayrı, bugün ayrı. Sosyal medyada bu konuyla ilgili birçok tartışma oldu. Gece seks yaparsan sabah seksi yapmak zorunluymuş gibi. Öyle bir şey yok, iki taraftan birinin isteksizliği varsa tecavüze girer. Onay almak için noter onaylı belge alın demiyoruz. Partnerinizi öptüğünüz zaman size karşılık veriyorsa zaten onayını almışsınızdır. öptüğünüzde başını çevirip öpüşmeye karşılık vermiyorsa demek ki onayı yok. Üstüne gidip zorlarsanız tacize girer ve evet evlilik içi tecavüz de vardır. Evlendiniz diye her gün seks yapacaksınız diye bir şey yok, iki taraftan birinin isteksizse ve zorlama olursa yine tacize girer.
*bilgilendirme bitti*

Sürekli şehir değiştirdiği için izi bulunamayan ve her gittiği şehirde birilerine tecavüz edip öldüren Albert Fish 1924 yılında 8 yaşındaki Beatrice Kiel'in peşine düşmüş. Kızı oyun oynarken parayla kandırmışken ailesi tarafından fark edilince amacına ulaşamıyor. Daha sonrasında iki kız çocuğunu daha kandırıyor ama çocukların bıçağı görünce topuklamaları üzerine onlara da istediğini yapamıyor.

Peki Albert neden öldürüyor? Bir amacı var mı? Albert gördüğü halüsinasyonlardan dolayı kurbanlarını tanrıya verilen kurbanlar yani bir adak olarak görüyor. Kurban bayramının ortaya çıkış hikayesini okuyup çok etkilendi herhalde. Tabi işkence etmesinin nedeni de kurbanlarına ne kadar işkence yaparsa o kadar günahlarından arınacağına inanıyormuş. Adam öbür taraftaki cennet arsaları için burada insan derisi yüzmüş. Abi sen o kilisenin olayını da çok yanlış anlaşmışsın ya.

Sadece sadist değil ayrıca mazoşist. Yani kendine de zarar vermeye bayılan bir insan. Kendini çivili sopalarla dövüp kasıklarına iğne sokuyor, dışkısını yiyor ve penisinin içine de gül sapı sokuyormuş. Adam kendi kendine tecavüz ediyor, keşke hayatı boyunca kendine tecavüz etmekle yetinseydi de o kadar kişiyi öldürmeseydi. Biz yine ünlü yapardık onu mahallenin delisi diye.

1920 yılına kadar en az 15 kişiyi öldürdüğü düşünülse de kendi çocuklarına asla zarar vermemiş. Ama arkadaşlarınızın kasıklarına iğne sokun canım yavrularım gibi nacizane baba tavsiyelerinde bulunmuş bol bol.

1924 yılında aşağıda fotoğrafını gördüğünüz 8 yaşındaki Franciss McDonnell'e tecavüz ediyor ve karın ve bacak bölgesinde derin kesikler açıp jartiyerle boğarak öldürüyor. Çocuğun cesedi ormanlık alanda bulunuyor ve çocuğu en son gören şehir sakinleri onu en son gri bıyıklı, düzgün giyinimli yaşlı bir adamla gördüklerini söyleyince Albert Fish'in lakabı Gri Adam oluyor.



1927 yılında ise boyacı diye evlerine girdiği ailenin 4 yaşındaki çocukları Billy Gaffney'i kaçırıyor ve buna şahit olan Billy'nin 3 yaşındaki arkadaşı onu Öcü'nün aldığını söylese de kimse tarafından dikkate alınmamış ne yazık ki. Çırılçıplak soyup son nefesine kadar işkence yaptığı çocuğu öldükten sonra da pişirip yiyor.

1928 yılında Edward Budd'un iş ilanına balıklama atlayan Albert kendisini Frank Howard adında bir çiftçi olarak tanıtıp ailenin güvenini kazanmış. Asıl amacı Edward Buddy'e tecavüz etmek olsa da adamın küçük kızı Grace'i görünce rotasını yeniden hesaplamış. Kızınızı yeğenimin doğum günü partisine götüreceğim diye izin almasının ardından kızı boş bir eve götürüp öldürüyor ve bedenini satırla parçalayıp bitene kadar tam 9 gün boyunca kızın etini yiyor. 

Kurbanlarını genelde küçük ve siyahi çocuklar arasından seçen Albert 1930 yılında Estella Wilcox ile ikinci evliliğini yapsa da kadın son anda hatasını fark etmiş olmalı ki yıldırım hızıyla evlendikleri gibi bir hafta içinde de yıldırım hızıyla boşanmışlar. Kocasının suratını yamyam olarak gazetelerde görünce iki eski karısının da allahım sen beni nasıl ateşlerden kurtardın yarabbim diye dua ettiğine yemin edebilirim ama kanıtlayamam.

Boşanmasının ardından dul bir kadına cinsel içerikli mektuplar yollayınca tutuklanmış ve akıl hastanesine postalanmış. Hala kendisine ulaşılamasa da cinayetleri ile oldukça popüler olan Albert Amerika'nın Öcü'sü, Brooklyn Vampiri, Hannibal ve Gri Adam lakaplarıyla Amerika'yı sallıyor ve çocuğu olan ailelere korku salıyor.

Ancak hiçbir katilin ilk cinayeti ile son cinayeti aynı olmaz. Ted Bundy, John Wayne Gacy ve nicesini düşünün. Hepsi kendi hatalarından dolayı kolayca yakalandı. Bir süre sonra kendilerine oldukça güvenen katiller kusursuz olduklarına inanıyor ve hataya eğimli oluyor. Albert de bu hataya düştü. Kendine gereğinden fazla güvenmek.

Yakalanması ise hepinizin az çok aşina olduğu mektup sayesinde oluyor. Albert 6 sene öldürdüğü Grace Buddy'nin ailesine kızlarını nasıl afiyetle yediğine dair bir mektup yolluyor. Annesi okuma yazma bilmediği için mektubu okuyamasa da mektup gazetelerde yayınlandığı için tüm dünya bu sapkınlığı öğreniyor.

mektup şu anda sanatçı Joe Coleman'ın koleksiyonunda bulunuyor


"Sevgili Bayan Budd,

1894'de bir arkadaşım Steamer Tacoma adlı bir gemide tayfa olarak çalışıyordu. San Fransisco'dan HongKong'a sefer yapıyorlardı. Oraya vardıkarında karaya çıkmış ve içip, sızmışlar. Uyanıp limana gittiklerinde, gemi çoktan hareket etmişti. O yıllarda Çin'de açlık krizi vardı. Etin her türlüsü 1-3 $ dan satılıyordu. Açlık ve acı okadar büyüktü ki en fakir aileler arasında, diğerlerini kurtarmak için 12 yaşın altındaki çocukları yiyecek olarak satıyorlardı. 14 yaşın altındaki hiçbir kız veya erkek çocuk sokaklarda güvende değildi. İstediğin kasaba gidip pirzola veya biftek alabilirdin. Çıplak çocuk bedeninin parçalarını getirip hangi bölümü istersen kesip veriyorlardı. Özellikle de kıçları dana bonfile gibi en pahalı fiyata satılıyordu, çünkü en lezzetli bölümü orasiydi. John orada o kadar uzun kaldı ki, insan etinin tadına karşı bir beğeni kazandı. New York'a döndükten sonra biri 7 biri 11 yaşında iki erkek çocuk kaçırdı. Onları eve götürüp soydu, bağladı ve bir dolaba kapattı. Günde bir kaç kez, hatta bazen geceleri, etleri yumuşak ve lezzetli olsun diye onları sopayla dövüyordu, işkence ediyordu. Önce 11 yaşındakini öldürdü çünkü kıçı daha büyük ve tabii ki eti daha fazlaydı. Kafası, sindirim sistemi ve kemikleri hariç her parçasını pişirip yedi. Onu fırında kızarttı ( Bütün kıçını ), haşladı, yağda kızarttı, ızgara ve güveç yaptı. Küçük oğlan da aynı kadere uğradı. O sıralarda ben 409 E 100 St. da oturuyordum, hemen yan komşusu olarak. Bana insan etinin ne kadar lezzetli olduğunu o kadar çok anlattı ki, sonunda bende denemeye karar verdim.

3 Haziran 1928 Pazar günü sizi aradım ve geldim. Size süzme peyniri ve çilek getirdim. Öğle yemeği yedik. Grace kucağımda oturdu ve beni öptü. O zaman onu yemeye karar vermiştim.

Onu parti bahanesiyle götürecektim ve sen, evet gidebilir, dedin. Onu Wenchester'daki daha önceden seçtiğim boş bir eve götürdüm. Oraya vardığımızda ona dışarda beklemesini söyledim, o da kır çiçekleri toplamaya başladı. Üst kata çıktım ve bütün kıyafetlerimi çıkardım, çünkü çıkarmazsam kan olabilirlerdi. Hazır olduğum zaman camdan onu çağırdım ve gelene kadar bir dolaba saklanıp bekledim. Beni çırılçıplak gördügü zaman bağırmaya başladı ve merdivenlerden aşağı kaçmaya çalıştı. Onu yakaladım, beni annesine söyleyeceğini söyledi. Önce onu soydum. Nasıl da tekmeledi, ıssırdı ve tırmaladı. Onu ölene kadar boğdum, sonra da etini odama taşıyabilmek için kücük parçalara ayırdım. Onu pişirip yedim. Kücük kıçı fırında kızardıktan sonra nasıl da lezzetli ve yumuşak olmuştu. Bütün vücudu bitirmem 9 günümü aldı. Onu becermedim, isteseydim yapabilirdim. Bakire olarak öldü."


Mektup sonucu yakalanan Albert Fish herkesi oldukça şaşırtmış çünkü kimse böyle bunak ve tatlı bir katil profili çizmemiş kafasında. Hatta kendisini yakalamayı artık kişisel bir mesele edinmiş polis William King böyle tonton birinin katil olduğuna inanmıyorum ifadesini kullanmış. Ee, tonton deyip geçmeyeceksin asıl bu tontonlardan korkulur. Bu da örnek olsun size. - aslı ile yaşlı düşmanlığı-

Yakalandıktan sonra yapılan genel kontrolde kasıklarında 29 tane iğne bulunan Albert için oksijen israfı diye düşünmüş olmalılar ki tak diye idam cezasını vermişler. Tabi klasik seri katil savunmamızdan Albert eksik kalır mı? Elbette benim neyim eksik diğerlerinden deyip eksik kalmamış ve deli ayağına yatmış. Ancak mahkeme deli olduğuna ikna olmamış ve iyi ile kötüyü ayırt edebilecek durumdasın diyerek 1953 yılında yapılan duruşmada idam cezası onaylanmış. Artık başka taktik deneyin ya, bütün seri katiller bu deliyim taktiğini deniyor ama bir tanesinde bile işe yaramadı. Sonucu da örnek alsanız keşke biraz. -tamam bu taktiğin işe yaradığı tek bir ülke var; evet Türkiye. Çivi Katil, Mobilya Katil ve nicesi 2000-2005 yılları arasında deli raporu alıp serbest bırakılmış ve hepsi firar. Evet türk seri katillerimiz de var ama hepsi serbest kaldığı için beni  bulurlar diye tanıtma gereği duymuyorum. İnanın şu an 80 yaşında olmaları zerre umrumda değil.-




Elektrikli sandalyede idam edileceği haberini alınca sevinçten havalara uçmuş "allahım daha önce böyle bir deneyimim olmadı" deyip. Şaka yapmıyorum bu arada, ciddiyim. 16 Ocak 1936 yılında da 65 yaşındayken  Sing Sing hapishanesinde idam edilmiş ve dünya bir yamyamdan kurtulmuş.

Her seri katil gibi bu sevimsiz seri katilin de hayatı birçok romana ve filme konu olmuş elbette, şu an benim bloguma konu olduğu gibi. Size hakkında bahsedilen yapıtları bırakıp yazımı sonlandırıyor ve kurban bayramınızı enişten dileklerimle kutluyorum <33
  • Stephen King- Kara Ev
  • Albert Fish- John Borowski (2007)
  • Gri Adam- Scoot L. Flynn (2007)
  • Harold Schecter- Deran ged
  • The Killer Book of Serial  Killers- Tom Philibin ve Michael Philibin (2009)

"Çocukları seviyorum, çünkü onlar çok lezzetli."





Yorum Gönder

0 Yorumlar